Bu Ne Yaman Tenakuz Abi!
Yıllar önce Altunizadede yapılan bir hasbihalde, insanın zihnine nakşolunan bir hatıra dinlemiştim. Hocaefendi, merhum babası Ramiz Efendiden oldukça dokunaklı hatta dinleyen ben dahil hemen hemen herkesi duygulandıran bir hatıra paylaşmıştı. Modern zaman insanının mümin de olsa çok umursamayacağı, hatta belki literatürüne dahi girmeyecek hassasiyet yüklü numune-i imtisal bir durumdu bu. Hadise, Ramiz Hocaefendi’nin imamlık yaptığı bir köyde geçiyordu. Merhumun imamı olduğu caminin restorasyonu sırasında, orada çalışan bir usta bir müddet köyde kalmış, Ramiz Efendi tarafından hürmet görmüştü. Bu bir aile geleneğiydi aslında. Anlatıya göre Üstad Korucukta aram eylediğinde, Hocaefendi’nin dedesi tarafından ağırlanmıştı. Hatta kimsenin ikramını kabul etmeyen Üstad, onların samimiyeti karşısında o temiz aileyi kıramamıştı. Belli ki şehir dışından gelmiş bu şahıs, ustalık isteyen işlerini bitirince köyden ayrılmış, fakat giderken ceketini yanına almayı unutmuş ve köyde bırakmıştı. Ramiz Efendi bu durumu farkettiğinde çok geçti ve ceketi sahibine geri teslim edemedi lakin zaman zaman bu mesele evlerinde bahis konusu oluyordu. Bu belki fıkhi olarak Ramiz Efendinin sorumluluğunda bir durum değildi ama hayatlarını hakikat ikliminde yaşayan şahıslar için bir yüke dönüşmüştü. Hatta Hocaefendi’ye göre son zamanlarında bu meseleyi sayıklamıştı. Anlaşılan o ki, bu bahis daha önce has dairede de geçmiş olmalı ki, o dönemin kudretli meşhur abilerinden birisi Vakıflar Genel Müdürlüğü aracılığyla ceketini unutan o ustanın ismini ve adresini bulmuş, kendisine Hocaefendi tarafından bir hediye gönderilmiş ve Ramiz Efendinin ruhaniyetine hürmeten Hocaefendi bir evlatlık vazifesini daha yerine getirmişti. Bu hadiseyi yeniden aktarırken Hocaefendinin mutluluğu her halinden okunuyordu.
Diyeceksiniz ki başlıktan mülhem “bakalım buradan nasıl bir tenakuz çıkarmayı başaracaksın?” Namazda kıyamda ettahiyyatü okuyan imama, arkadan cemaatin “oku bakalım, oturunca ne okuyacaksın, çok merak ediyorum!” demesi gibi. Anlaşılması güç olan tezat şu ki; Ceketin sahibi olan şahsı bulmak için muhtemelen ortalığı birbirine katan ve hem Ramiz Efendinin ruhaniyetini hem de Hocaefendi’yi memnun edecek bu işi başaran abi hitabına mazhar bu zatın eş zamanlı olarak, beraber çalıştığı arkadaşlarının birçoğunu insan yerine koymayan, hedefe koyduğu bir meseleyi çözmek için önüne çıkan herşeyi ve herkesi yıkıp devirmekten çekinmeyen birisi olması. Bu ve benzeri şahısların, manevi inkılaplara sebebiyet verecek bunca nasihat ve hadiselere şahit olup, mekanik bir varlık gibi hareket etmelerini nasıl izah edeceksiniz! Camide unutulan bir ceket kadar kıymet verilmeyen ve sağda solda unutulmuş, kalbi münkesir olan onca insanın manevi ağırlığı karşısında Hocaefendi’yi rahatlatacak hamleler yapmak, bahsi geçen insanların Hocaefendi’ye karşı bir vefa borçları değil mi?
Bazıları bu tenakuzda boğuldular ve anlam yükleyemedikleri bu açmazın vebalini işin banisine havale ettiler. Ben yine de bu meseleyi bir ilahiden aklımdan kalmış şu beyitle izah etmek taraftarıyım: “Kimi Ahmed seni uzaktan tanır,
Kimi yaklaşır da kör olur gider”
"Camide unutulan bir ceket kadar kıymet verilmeyen ve sağda solda unutulmuş, kalbi münkesir olan onca insan"
YanıtlaSilBir selatin cami dolusu ceket var şimdi. Ne ömür yeter yerine ulaştırmaya ne de himmet kafi gelir.
YanıtlaSilHaraba ehlini hor görme sakın defineye malik viraneler var Yada Tersi
YanıtlaSilAmeller niyete göre imiş . Kiminin maksadı ukba , kimininki dünyadan bir sehpa...
YanıtlaSil